14 Haz 2016 16:36

Columbia Üniversitesi Öğretim Görevlisi:

İran’ın bölgesel rolünü Amerika dikkate almalıdır

İran’ın bölgesel rolünü Amerika dikkate almalıdır

Tahran, 14 Haziran 2016 – Albert Bininaşvili, Henry Kissinger’in Amerika’nın bölgedeki politikalarını değiştirmesi gerektiğini hatırlatarak, İran’ın bölgesel konumunun dikkate alınması gerektiğini söylüyor.

MHA- Peyman Yezdani- İran ve P5+1 ülkeleri arasında imzalanan nükleer anlaşmaya karşı çıkanların yanı sıra, bu anlaşmayı benimseyenler de var. nükleer anlaşmaya olumlu bakanlara göre, anlaşma sonucu büyük güçler ve özellikle Amerika, İran’ın bölgesel güç ve rolünü tanıdı. Bunun sonucunda ise İran’ın bölgedeki geleneksel rakiplerinin rekabet eğilimi arttı.

Anlaşmaya karşı çıkanlara göre ise, Amerika güvenilir olmadığı ve bu ülkenin son gayesinin İran nükleer programını adım adım durdurmak olduğu için, İran’ın milli güçü ve uluslararası ilişkilerdeki konumu zayıflayabilir.

İran ve P5+1 ülkeleri arasında imzalanan nükleer anlaşma, fazlasıyla ‘İran-Amerika ilişkileri’ bağlamında değerlendiriliyor ve bu da konunun daha da karmaşık hale gelmesine neden oluyor; çünkü İran-Amerika ilişkileri içinde acı tarihi hatıralar, ideolojik karşıtlıklar ve güç politikası gibi konular yer alıyor. İran ile Amerika’nın P5+1 grubu içinde müzakere etmesi, İran’ın Suudi Arabistan ve İsrail gibi rakiplerini kaygılandırarak İran’ın rolünün artmasına neden olmuştur. Şu an uluslararası arenada sadece İran ve Amerika’nın bölgede 2 etkin güç olduğu kanaatindeler.

Columbia Üniversitesi Öğretim Görevlisi Albert Bininaşvili ile nükleer anlaşması sonrası İran’ın bölgedeki konumunu konuştuk. Bininaşvili, Columbia Üniversitesi’nin yanı sıra İtalya Bologna Üniversitesi’nde Kafkaslar ve Orta Asya Araştırmaları Programın başkanı olarak görev yapmaktadır. Bininaşvili ile yaptığımız söyleşinin metni şöyledir:

Amerika ve Suudi Arabistan’ın İran hususunda anlaşmazlığa girdiği söyleniyor. Size göre Amerika açısından İran’ın bölgedeki konumu ve bölgedeki güvenliğin sağlanmasındaki rolü nasıldır?

İran’ın bir bölgesel güç olarak adım adım dünya piyasasına ve bölgesel ve uluslararası siyasi arenaya yeniden dönmesiyle, hem Amerika ve hem Suudi Arabistan, İran’la politika ve ilişkilerinde değişikliğe gitmeleri gerekiyor.

Amerika’nın Fars Körfezi bölgesindeki çıkarı, petrol rezervlerini control etmekten geçiyor. Amerika bugün Fars Körfezi bölgesinin güvenlik düzenine baktığı zaman, birçok durumun İran’ın lehine olduğunu görüyor. Bugün İran kendi ayağında durabilen bir bölgesel güçtür. İran’ın önemi üzerine Kissinger’den bir cümle söyleyeyim. Kimsenin analiz ve düşünsel gücünden kuşku duymadığı Kissinger son kitabında “İran, Ortadoğu’da tarihi sürekliliği olan tek güçtür” diyor.

Kissinger’in bu cümlesine baktığımızda Kissinger’in Beyaz Saray’a İran’ın bölgedeki rolünü göz ardı etmemesi tavsiyesinde bulunduğu anlaşılıyor. İran’ın bölgede bir güçtür. Amerika giderek Nikson ve Kissinger’in Fars Körfezi düzeniyle ilgili yürüttükleri planı yeniden uygulamaya çalışıyor. Bu da Amerika ve İran’ın bölgedeki meseleler üzerinde ilişkilerini normalleştirebilir.

Fars Körfezi bölgesi için yeni bir güvenlik düzeni inşa etmek, İran’ın dış politika önceliklerindendir ve İran her zaman ve eskiden beri bölge güvenliğinin bölge ülkeleri tarafından sağlanmasından yana olmuş ve bölgenin güvenliğinde Amerika gibi dış aktörlerin yer almaması gerektiğine vurgu yapmıştır.

Bence geçmişte İran ile Amerika’nın karşı durmasının ciddi olduğu için İran’ın bu politikası akıllıydı ancak nükleer anlaşması sonrası ve Amerika’nın Asya’ya yönelmesinden sonra bölge dışı ülkelerin bölgenin güvenlik düzeninde yer alması mümkğn olabilir. Hem de örneğin Rusya’nın Suriye’de varlık göstermesi gibi bölge dışı ülkelerin son yıllarda bölgede bulunmasına tanık olmaktayız. Dolayısıyla kimilerine göre İran ve Amerika’nın Fars Körfezi bölgesinin güvenliğini sağlanmasına yöenlik sınırlı bir işbirliğine başvurmaları öngörülüyor.

Gelecek 50 yılda enerjinin önemsezleşmesiyle birlikte yine de Fars Körfezi bölgesi güvenliği Amerika için önceliğini koruyacak mı?

Ben sizin aksinize petrol ve diğer enerji kaynaklarının önemini kaybedeceğine inanmıyorum. Örnek için geçen birkaç yıl içerisinde Direniş Ekonomisi politikaları sayesinde İran’ın petrokimya ürünlerinin değeri 20 kat artmış ve enerji kullanımı da daha verimli hale gelimiştir. Bu da İran’ın enerji politikalarının iyileşmesinin bir göstergesi olarak karşımıza çıkıyor.

Yaptırımın ağır yıllarında İran’ın petrol ihracatı günlük bir milyon varilden bile daha düşük seviyeye indi. Ancak bu İran için bir ekonomik faciaya dönüşmedi çünkü diğer sektörler çok büyüyerek İran’a çok sayıda istihdam imkanı sundu. Amerika’da birçok ekonomist İran’ın Direniş Ekonomisi politikalarını çok ciddiye almışlar ve bunu İran için bir başarı örneği gibi görüyorlar. İran’ın bu konudaki politikaları Suudi Arabistan gibi ülkelerden çok iyi olmuştur.

Ülkelerin uluslararası arenadaki ilişkileri sürekli değildir. İran ve Suudi Arabistan da buna dahildir. İran bir gün Suudi Arabistan’a doğalgaz ihracatı gerçekleştirebilir. Benim fikrimi destekler nedenler vardır. Son aylarda İran, Irak ve Kuveyt’e petrol satmak için anlaşmalar imzalamıştır. Genel olarak Kuveyt, İran ve Suudi Arabistan arasında arabulucu olmuş ve diğer yandan Suudi Arabisyan da doğalgaza çok ihtiyacı vardır.

Doğu Ukrayna gelişmelerinden ve Avrupa ile Rusya arasından anlaşmazlıklar yaşandıktan sonra İran, Avrupa’nın enerji kaynaklarından biri olabilir. Sizce teknik ve siyasi açıdan İran’ın bunu yapması için ne kadar gücü vardır?

Rusya’nın Avrupa’ya ihraç ettiği doğalgaz yılda yaklaşık 70 milyar metreküp civarında ve Rusya’nın doğalgaz üretimi 600 milyar metreküp düzeyindedir. İran ise yılda 200 milyar metreküp doğalgaz üretiyor. İran’ın doğalgaz sektöründeki zaafı, kendi iç tüketiminin yüksek olduğu ve bunun da doğalgaz ihracatına imkan vermemesidir. İran dünyada ciddi bir doğalgaz ihracatçısı konumuna gelmemiştir. Üstelik siyasi yönden de İran’ın böyle bir talepte bulunması İran için özellikle Rusya ile ilişkilerinde yapıcı olmayan sonuçlar doğurabilir.

Rusya’nın bölgedeki varlığı ve bölgede yaşanan enerji rekabetleri arasında bir bağ kurabilir miyiz?

Rusya genel anlamda Türkiye’den geçen doğalgaz koridorlarından uzak kalmaktan korkuyor. Bunun için de bugünlerde Moskova’dan Türkiye ile ilişkilerin düzelmesi yönünde açıklamalar duyuyoruz. Rusya, Avrupa’nın enerjisini sağlayan yeni kaynakları control etmek için Türkiye’ye ilişkin duruşunu güçlendirmek istiyor.

Y.B

News ID 1860186

Ekler

yorumunuz

You are replying to: .
  • captcha